Yeni çıkan Düşünülmüş kitabı hakkında Sefer Örçen ile bir söyleşi gerçekleştirdik, salgın dönemlerinden kalma "mesafeli" bir ortak çabayla. Düşünülmüş, bizce "iyi düşünülmüş" bir şiir kitabı. Evrensel şiirin, kozmik ses ve anlam örüntülerinin kaynaklarından ileri geliyor. Karşımızda, salt edebiyatın iç yankılarıyla yetinen bir şair yok; daha da ötesi hayatı, zamanı, düşünmeyi ve söylemeyi sürekli araştıran, merak eden ve susmayan bir kültürel delta oluşturma girişimini öncelemiş bir insanlık tanığı var.
- "Düşünülmüş" 7. kitabınız Sefer bey. Bunca kitaptan sonra geriye ya da ileriye baktığınızda neler görüyorsunuz?
Evet 7. kitaba ulaştım. Çıkan kitaplarımın beşi şiir, diğerleri felsefe ve fotoğraf üstüne. Geriye baktığımda, 2000 yılında Van’a geldikten sonra başladım şiir yazmaya ve bunları dosyalayıp sonrasında yayınlamaya başladım, 2005 yılında kendi olanaklarımla “Cennetin Doğusunda”yı 1000 adet olarak bastırdım. Bu kitabın dış kapak resimleri de bana aitti, amatörce 60 sayfalık bir şiir kitabı oldu. Bu kitabın bir amacı da vardı ve gelirini Van yöresindeki kız çocuklarının eğitim ve öğretimi için kullanacaktım. İyi de oldu, ne diyelim amaç hasıl oldu. Bu arada yazmaya devam ettim ve dosyamda çok sayıda şiir birikti. 2019 yılında yaş haddinden emekli olunca artık uğraşlarım ağırlıklı olarak şiir, resim, fotoğraf ve felsefe oldu. 2020 yılında felsefe lisansı tamamladım ve pandemiyle birlikte eve kapanıp “Yüzleşme” yayınlandı. 98 şiirimden oluşan bu kitabımda bir bakıma geçmişimle yüzleşmenin ürünü olan duygular ve ilişkilerimi insani seremoni içinde yoğurup dizelere döktüm, doğaldır ki bunların itici gücünü düşlerim ve anılarım oluşturdu. Bir yandan da şiir yazmaya devam ediyordum, 2021 yılında yeni yönelimimle, özellikle insan ilişkilerindeki seremoninin ağır bastığı “sen” ve “ben” öznelliğinde sonunda bizlere ait olan “Bizdüşümler” yayınlandı. 90 Şiirden oluşan bu kitabımda dizelerim insanlara yabancı gelmeyecekti, çoğu kendi yaşamlarındakilerle örtüştürecekti onları. Bu arada Haiku denilen 5-7-5 hecelerinden oluşan japon şiiriyle ilgileniyordum, bir hayli yazdığım Haiku şiirim de olmuştu, bu şiirin japon ustalarının yayınlanmış, özellikle Matsua Basho’nun “Kelebek Düşleri” çevirisini yapan şimdi aramızda olmayan kendisini saygıyla andığım ve Haiku konusunda bir zaman yazıştığım Oruç Aruoba’ya atfen 2021 yılının Kasım ayında “5-7-5 Tümceler” yayınlandı. Şiirdeki doygunluğumu duyarak, eğitimini aldığım Felsefe üzerine okuduklarımla donanıp, düşüncemelerimin yansıması olan 368 aforizmam 2022 yılında “Nasıl?” başlığıyla yayınlandı. Bu arada, yaklaşık 20 yıldır soyut ve detay fotoğraf üzerine yoğunlaştım. Daha çok Doğa’da gördüklerimi soyut ve detay kompozisyon seçkilerle ki bunların arasında Çınar’ların yoğunluğu vardır. Bir bakıma doğada kayıtladığım ikonik soyut kompozisyonları, felsefi dokunuşlarla alt yazıda buluşturduğum bir format içinde 80 siyah-beyaz fotoğrafımı 2023 yılında yayınlanan “Doğadan İkonlar” adıyla bir kitapta topladım. Biraz uzunca bir anlatım oldu ama, sonunda şimdinin demek doğru olacak, 2024’ün Ocak başında Kafekültür yayını olarak “Düşünülmüş” adlı şiir kitabım hayata geçti. İleri baktığımda normal bir yaşam seremonisinde şiir, fotoğraf, resim, öykü, sanat çeşitliliğinde kitap, dergi, sergi formatında çok şey üretmek istiyorum.
- Düşünülmüş'teki şiirler üç bölüm ya da üç ayrı dönemden oluşuyor. Üç benzemezleri aynı dosyada yer vermeye sizi iten nedenler var mıydı?
“Düşünülmüş”teki şiir egemenliği 50 şiirle daha çok insan felsefesi temalı, sunuş yazısında da belirttiğim gibi düşünmeye yönelimli dizelerle donatılmış. 6 dörtlük ten oluşan Ömer Hayyam’a atfen yazdığım onu duyumsadığım Rubai’lerin yanı sıra, son bölümde Halk Edebiyatının tarzı ile örtüştürdüğüm ve adını “Dörtleme” koyduğum, dört kıtadan oluşan ve kendi içinde sistematik sözcük sıralı kaymalarıyla biçimlenmiş, bana göre yeni bir formatta yazdığım 20 şiirden oluşan bir bölüm içerikli bir şiir kitabı “Düşünülmüş”. Anlatımımda farkları ortaya koymaya çalıştım. Aslında son iki bölüm için diyebilirim ki, bu kitabım sonrasında “Rubailer” ve “Dörtleme” dosyalarıyla yeni kitaplarım neden olmasın? Bunu bir bakıma benim ön bildirimim olarak alabilirsiniz.
- Düşünülmüş'ün ilk bölümünden Rubailer ve Dörtleme’deki şiirlerdeki sözel ve sessel oyunlara kadar bir dil felsefesi bulutu takip ediyor izlenimi içindeyim…
Az önce de belirttiğim gibi, daima düşünen bir özne olarak ilişkilerimizdeki duygudaşlığı yakalayarak, yaşadığımız sürece konuşa konuşa dillenerek felsefi bir bakış içinde, ifade ettiğiniz gibi sözel ve sessel oyunların içinde olacağız. Doğru bir saptama ile doğru bir izlenim edinmişsiniz.
- “Düşünülmüş”, yayımlanmış şiir kitaplarınızla yayımlanmamış şiir dosyalarınız arasında nasıl bir konumu paylaşıyor ya da oluşturuyor sizce?
Özellikle “Düşünülmüş” te ilk bölümdeki şiirlerim yayımlanmış kitaplarımdaki şiirlerimle biçim ve söylem bakımından uyuşuyor, ancak bu 50 şiir vurguladığım gibi insan felsefesi odaklı, düşündürücü ve dinamizm katan bir anlam bütünlüğüne sahip bana göre. Ayrıca, dediğim gibi bu kitabım, üreteceğim farklı dosyalardan oluşan kitaplarımın da habercisi olacak bir özelliğe sahip.
- Şair “Bu kitapta yazdıklarım, sözünü ettiğim yaşanan ilişkiler bütünü içinde, türün bir bireyi olarak şiir dilinde söylemlerim ve anlatmak istediklerimden oluşmaktadır” derken Sunuş yazısında, aslında onun şiir sanatı üzerine düşünecek ve söylenecek pek bir şey bırakmıyor diye düşünülebilir; fakat yine de ben şunu sormak istiyorum size: şiir üzerine düşünme pratiği ve bunun yazılı sonuçları bugün ne denli anlamlı?
Çok güzel bir soru, hani derler ya, bir öğrenci söylemiyle “Çalıştığım yerden geldi!” diye. Öncelikle şiir pratiğinin bize verdiği ödev, toplum seremonisi içinde bireylere aktaracaklarımızın anlaşılır olması yani içine yalınlık, iyi bir dil kullanımı, onunla duygudaşlık olabilme bağının kurulmasına yönelik yakınlaşma gibi, düşünürsek daha başka şeyler de ekleyebiliriz. Ancak burada göz ardı etmememiz gereken bir durum var; bizim amaçladığımız düşündürmek edimini daima ön planda tutmak. Şimdi başka bir yere geliyorum, peki bunu hangi bireyler üstüne bir vazife alıp kendisi aydınlanıp ve diğer bireyleri aydınlatacak. Öncelikle belirleyici olabilecek bir öngörüye gelelim. Bu nedir? Düşünen bir özne vasfını almışsa insan, kendi akıl süzgecinden geçirerek doğru ya da yanlış her şeyi topladığı belleğini kimseye ipotek olarak vermemesi, bilincini aydınlık tutması. Bu konu üzerinde çok konuşulabilir şüphesiz. Az önce sözünü ettiğimiz kendimizi tanımamız gerekliliğinde olmazsa olmazımız olan okumak eyleminin yaygınlığının kazanılması ve bu sıçramayla ancak insanları nasıl insan oldukları bilincine vardırabiliriz. Dünya ölçeğinde okuyan, aydınlanan ve aydınlatan insan profilinin öncelikle Avrupa, sonrasında Kuzey Amerika; sonrasında da kısmen Güney Amerika; Asya’da Japonya, Kore ve Çin ağırlıklı olduğunu söylemek mümkün. Diğer ülkeler için ki, ülkemizi de buna katarsak yanlış olmaz. Siz işin içindesiniz ülkemizde ne kadar kitap, gazete ya da dergi basılıyor ve okuyanı ne kadar? Sonuç olarak aklını ipotek eden, düşünmeyen bir birey profili gerçeğinle yüz yüzeyiz. İş; iyi niyete, yılmadan olanaklar çerçevesinde üretmeye ve az da olsa yoldaş insanlarla aile çevremizden başlayarak aklımızı, belleğimizi, bilincimizi koruyarak aydınlatmaya ve aydınlanmaya kalıyor.
댓글