İkinci romanı Nöbet Çiçeği ile romancılığını pekiştiren yazar*şair-çevirmen CANDAN SELMAN ile yeni romanı hakkında söyleştik.
Bu ikinci romanınız. 0-1. roman arası ile 1-2. romanlar arası farklarını ya
da benzeş yönlerini anlatır mısınız bize?
Karaktersiz romanına kadar öykülerle içli dışlıydım. Ama gün geldi öykülerin
boyu uzadı. Sayfalar yetmez oldu ve Karaktersiz doğdu. Yapısal açıdan her iki
romanın da birbirine yakın yönleri var. Dört yılın ardından çıkan Nöbet Çiçeği
de tıpkı Karaktersiz gibi içinde hikayeler barındıran bir roman. Karaktersiz’de
baş kahraman Aliço’nun karşısına çıkan yazamadığı romanının karakterleri ona
hikayelerini anlatırken, Nöbet Çiçeği’nde iki kadın gece boyunca birbirlerine
kendi hikayelerini anlatıyorlar.
Nöbet Çiçeği, Karaktersiz’e göre daha dişi bir roman. Nöbet Çiçeği’nde kadınsal
bir duyarlılıkla atılıyorken adımlar, Karaktersiz’in ayakları daha umursamaz ve
eril. O ile 2 arası iki adımlık uzun bir koşu.
* dişi yani erkeğin zıttı olarak... Genelde erkek-kadın olarak farklı
bağlamda tür adlarını genelde karıştırırız ya. Nüvit Alkan da bir dişi ve
şair. Eril tahakkümü oyunu değil midir artık şiir ve artık roman?
Nüvit Alkan’ı intihara ne sürükledi, neler yaşadı bilmiyoruz. Ölümü üzerinden
fikir yürüten insanlardan öğrenmeye çalışıyoruz nasıl bir kadındı, nasıl bir
şairdi? Eğer ortada bir zorbalık varsa bu eril tahakkümü üzerinden yapılan bir
oyundan çok, yanlış giden sistemin sonucudur. Yazardan okura, yayıncıdan
çevirmene, kitapçıdan dağıtımcıya kadar uzanan bir çark var. Bu zincirin
halkalarında kopukluk olunca bu herkesi etkiliyor. Ve herkes kadar Nüvit Alkan
da tökezlemiş olabilir. Ve Halil Cibran’ın da dediği gibi “kendini savunmak
için de intihar etmiş olabilir.”
O bir kurbandı diyorsunuz. O halde Nöbet Çiçeği'ne girelim artık. Sanırım
bu bir kurgu. Elbette ki her kurgu gibi gerçeklerin de işaret yelpazesi...
Nöbet Çiçeği fikri nasıl doğdu?
2012 yılından beri kadın yazarlar olarak Kafekültür Yayıncılık bünyesinde
kadına dair öyküleri, şiirleri, masalları ve diğer duyarlılıkları kaleme alıyoruz.
2013 yılında Hayatımın Bütün Kadınları başlığı altında bir kitap hazırlıyorduk.
Ben de o kitaba “Büyüten, Yürüten ve Çürüten Kadınlar” diye bir yazı yazdım.
O yazıdan beri içimde beni ben yapan tüm kadınları bir araya getirme arzu vardı.
Öyle mistik takıntılarım yoktur ama bir gece topuz yapmış saçıyla Simone de
Beauvoir rüyama girdi. Bana bir kitap uzatıyordu. Virginia Woolf’a üniversite
yıllarımdan beri zaten hep yakındım. İntihar mektubu, Lytton Strachey ile yakın
dostluğu üzerine kafa yormuş epey araştırma yapmıştım. Sonra Nilgün
Marmara’nın "Slyvia Plath'ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi" tezine
yoğunlaştım. Gizdökümcü şiire yakınlaştım. Ve bu dünyadan bile isteye giden
kadın şairlerin, yazarların ağırlığı Nüvit Alkan’ı doğurdu bende. Gerçi doğduğu
anda ben onu öldürdüm ama bir romana ölü başlayan karakterler, yaşayanlardan
daha çok iz bırakıyor diye düşünüyorum. Vildan ve Derin var tabi bir de Nöbet
Çiçeği’nde. Onlar da büyüten, yürüten ve çürüten kadınların tam merkezinde,
ıssız olmayan bir adada kendi ıssızlıklarında duruyorlar.
Biraz da Derin ve Vildan’dan bahsedelim o zaman. Lodostan sığınıp, geceyi
geçirdikleri o evde ne buldular?
İnsanın başını ağrıtan bir sonbahar günü. Vildan ve Derin birbirini tanımayan
otuzlarında iki kadın. Biri sinemacı biri edebiyatçı. İkisi de mutsuz.
Hayatlarında bir çıkış arayan kendilerini, çevrelerini ve geçmişlerini sorgulayan
iki insan. ‘İlk şişe aşka dair olsun’ dediler. ‘Bugünden sonra görüşmeyiz, hadi
birbirimize kimseye anlatmadıklarımızı anlatalım,’ dediler. Kadehler çoğalıp,
şişeler bittikçe o evde kendilerini buldular.
“Üç çeşit kadın vardı. Sadece beyaz ve kırmızı oje süren French kadınlar,
canının istediği her rengi süren Amazon kadınlar ve tırnaklarını yiyip, oje
sürmeyen yersiz yurtsuz kadınlar.” diyorsunuz romanınızda. Vildan ve
Derin’in tırnakları nasıl?
Nöbet Çiçeği’de French bir kadın yok. Derin adımlarını sağlam basan,
karşısındakine güven telkin eden Amazon bir kadın. Vildan ise yalnızlığını
kalabalıklaştıran, hayatı her hücresiyle yaşayan yersiz yurtsuz bir kadın.
Neden roman bölümler yerine 3 şişe şaraptan, 15 kadehten oluşuyor?
“3 bardak şarap içsek kurtulurduk yahut bir adam bıçaklasak” Geyikli Gece
şiirinde bulunan bu dize hikâyenin bütününe yayılmış durumda. Romanı
bölümlerden oluşturmaktansa, karakterlerin içtiği kadehler üzerinden hikâyeyi
anlatmayı daha samimi buldum. Böylece tek gecede geçen Nöbet Çiçeği’nin dili
kadehler bittikçe çözüldü, rengi buruk, tadı kırmızı oldu.
Comments