top of page
Yazarın fotoğrafıKafekültür Yayıncılık

Yeni Sevgili

Sevgililer Günü'nde yazarımız ve editörümüz Halil Gökhan'ın 2006'da yayımlanan ve bir roman üçlemesinin son cildi olan YENİ SEVGİLİ adlı romanından kısa bir pasaj sunuyoruz.



(...)

Gazetenin kapısının önünde onu beklerken “Yaşam” sayfasındaki ilan-ı aşk ilanının nasıl oldu da benim tarafımdan verildiğinin ortaya çıktığını kendi kendime soruyordum.

İlan şöyleydi: “Bu sayfanın güzelini çok seviyorum. İmza: Arka sayfanın delikanlısı…”

Bu ilan sonrasında ikimiz de gazeteden kovulmuştuk. Onun bir suçu yoktu. İlan sonrasında hem bir ümitsiz âşığa sahip olmuştu hem de işsizliğe. Zira kadın yazar furyası sırasında bütün kadın editörler ve kadın yazıişleri elemanları gazetelerden bir bir çıkarılmaya başlamıştı. Gazetelerde camekanlı ve güzel döşenmiş odaları dolduran kadın yazarların, erkek editör ve muhabir talepleri bitmek bilmiyordu. Kadın-erkek farklılığından doğan ve işyerlerini gerçekte ayakta tutan profesyonel flörtler için kadın çalışanlar bir tehlike demekti.

Bu furyanın, Standart gazetesinin başyazarının da kadınlaşması ve “Medyanın Kadınlaştırılması” yazısının yayınlanmasıyla en azından yavaşladığını söyleyebilirim. Ama gene de çok fazla tiraj kaybedilmesine rağmen gazete içi yaşanan flörtleşmeler sonucu kadın köşe yazarı-erkek çalışanlar dengesinin bozulmadığına ve her türlü ekonomik tedbire direndiğine kendi gözlerimle şahidim.

İkimiz de bu dengenin kurbanları sayılmazdık. Ben ilanımın kurbanı olarak işimden atılmıştım, o da bu cinsel tasarrufun yani kıyımın kurbanı olarak gazetenin merdivenlerinden son kez iniyordu.

Ona sarılmaya çalışırken, bu acı sonu benimle paylaşacağını sanmıştım; buna ben de neden olmuş olsam. Fakat o, bu hatayı paylaşmak istemiyordu. İşten atılarak zaten benimle birşeyler paylaşmıştı.

Beni itti ve bu bana zamansız ölüm gibi geldi.

Gözlerime, yeşil gözleriyle bir daha asla bakamayacağım bakışlarla baktı.

 

Elinde tuttuğu zarfta yayın yönetmeninden yalvar yakar aldığı bir tavsiye mektubu vardı belli ki. Mektupta herhalde insanı işinden edecek kadar etkili olan güzelliği tavsiye ediliyordu.

“Neden?” diye bile sormadı. Buğulu gözlerle yolun karşısına geçti ve gelen ilk otobüse binerek o semtten gecenin karanlığında uzaklaştı.

Yapayalnız kalmıştım. Her gün görme hakkım olan bir kadını, o ana kadar elde etmekte hep tereddüt ettiğim aşkımın nesnesini artık göremeyecektim. Ona dokunmak isteyince nedense içinde bulunduğu demir kafes beni çarpmıştı. Kafesin demirlerinde “toplum”umuzda yaşama kurallarından en önemlisi olan çalışma düzeninin sarsılmazlığını zedeleyenlere ceza olarak verilen işten atılma akımı geziniyordu.

O yoktu artık. Gitmişti.

Bu kez farklıydı her şey. Onun dünyamda olmasını istememişlerdi. Onu çok sevmiştim. Kimseyi öyle sevmemiştim.

Yolun karşısına geçip ben de sonraki otobüse bindim.

(...)






48 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page