Bilim kurgu, fantastik romanlar yanı sıra duygusal güldürü ve tarihi romanlar yazarı Dr. İlker Selman’ın bilim kurgu serisi RİBOZOM’un ilk kitabı ‘YAŞAM SARMALI’ adını taşıyor. Bilimsel projeler ışığında soluk soluğa devam edecek olan seri, şaşırtıcı gelişmeler ve sürpriz maceralar içeriyor.
Ülkeler, DNA Genom kartlarını kullanmaya başlayalı çok olmamıştı. DNA üzerindeki bazların diziliminin her canlı türü için farklı olmasından yararlanılarak düzenlenen bu kimlik kartları, parmak izi gibi görev yaparken, birçok alanda da kolaylık sağlıyordu.
Profesör Can Işıklı’nın son projesi, kişilerin geçmiş yaşamının, canlı olarak bilgisayar ekranına getirebilmesi üzerineydi. Her kişinin kendine özgü olan ribozom organeli şifresi çıkarıldığında, vücuttan yükselen yaşam sarmalına da ulaşmak mümkün olacaktı. Tüm canlıların hayata başladığı andan itibaren yaşadıkları olaylar bir film şeridi gibi vücuda bağlı olarak yükselen yaşam sarmalı içinde yer alıyorsa, zamanda geçmişe yolculuk gerçekleşmiş olacaktı. Genom kartı ve ribozom şifresiyle bilgisayara girildiğinde, geçmişin her hangi bir anına ulaşmak mümkün olacaktı. Zaman makineleriyle geçmişe gitmenin mümkün olamayacağına inanan Profesör, geçmişin görüntülerini bilgisayar ekranına canlı olarak getirerek teknolojide bir devrim yaratmak üzereydi.
Biyoloji bölümünde okuyan iki lise öğrencisi Berke ve Sercan, bilgisayara girdikleri ölmüş bir kişinin Genom kartıyla, yıllar önce Sirkeci’de işlenmiş bir kuyumcu soygunu görüntülerinin ekrana yansıdığını görmesiyle, sıra dışı olaylar gelişmeye başlar. 
 “Profesör Can, laboratuvara geçti. Kısa sürede Yiğit’in saç örneğini elektron mikroskobuna yerleştiren profesör, sadece kendisinin bildiği gizli formülü uygulayarak,  Ribozom şifresini çıkardı. DNA Genom kartıyla birlikte bilgisayara girilen şifre, Yiğit’in yakın geçmişini ekrana düşürdü. Görüntüler, geri sarılan bir film şeridi gibi ekranda akmaya başladı. Sercan’ın attığı yumruk, Yiğit’in minibüsten inişi, süratle geçildi. Profesör, görüntüyü istediğinde yavaşlatıp, durdurabiliyordu. Görüntü akarken, tıpkı soygun olayında da izlendiği gibi Yiğit’in yanında bulunan kişilerin görüntüleriyle birlikte, sesleri de aynı enerji boyutuna sıçrama yapıyordu. Böylece kaçırma olayını gerçekleştiren ekibin kimlikleri, tüm açıklığıyla gözler önüne serilmişti.”